Yüksek Teknolojinin Nostaljiyle Buluşması
1960'lara dönelim; bu dönemde devrim niteliğinde bir saat tanıtıldı. %99.9977 doğruluğa sahip, pürüzsüz kayan bir saniye ibresi ve bir yıl boyunca bir enerji hücresinde çalışabilme özelliğiyle Bulova Accutron Spaceview, devrim niteliğindeydi. Başlangıçta satış elemanları için bir "demonstrator" modeli olarak tasarlanan bu saatin açık kadranı ve görünür mekanizması, halkı büyüledi ve dönemin en ikonik zaman ölçerlerinden biri haline geldi. Ancak 1970'lerin sonlarına doğru, kuvars mekanizmalar, Accutron'un tuning fork teknolojisinin önüne geçti.
2020'ye hızlı bir geçiş yapalım; Bulova, Citizen'ın sahipliğinde, bu klasiği Accutron DNA ile yeniden hayata geçirdi. Bu saat, Spaceview'e bir selam dururken, tamamen yeni bir elektrostatik mekanizma ile modern teknolojiyi kucaklıyor. Accutron DNA, kendi başına ayakta duran cesur ve fütüristik bir saat.
Accutron DNA tartışmasız büyük bir saat; 45.1mm kasa çapı, 50mm boynuz açıklık ölçüsü ve 15.6mm kalınlığı var. Bu büyüklük, kalınlığın neredeyse üçte birini oluşturan kubbeli kristal ile vurgulanıyor. Kasa, çeşitli metallerin bir karışımı olup, çok parçalı bir yapıya sahiptir. Kayış, geleneksel boynuzların yerini alan kavisli bir metal yüzeye birkaç küçük vida ile bağlanarak tasarıma entegre edilmiştir.
Yandan bakıldığında, kasanın kalınlığı belirgindir ve büyük kubbeli kristal göz ardı edilemez. Kristalin altında, orta kasa dikey fırçalama ile tamamlanmış, aşamalı kasa arkası ise fırçalanmış ve cilalanmış yüzeyler sunmaktadır. Saat 3 konumunda, Accutron logosu ile süslenmiş küçük bir kurma kolu bulunmaktadır.
Kasa arkasında, ortasında Accutron logosu bulunan ve bir türbin tarzı elektrostatik motor tasarımı ile çevrili dekoratif bir desen bulunmaktadır. Kasanın büyük boyutu, NS30 elektrostatik mekanizmayı barındırmak için gerekli olup, bu mekanizma açık kadran aracılığıyla görülebilmektedir.
Kadran, Accutron DNA'nın gerçekten parladığı yerdir. Açık kadran, NS30 mekanizmasının karmaşık yapısını sergiler; cilalı ve fırçalanmış bileşenler, görsel olarak dinamik bir gösterim yaratır. Saat 5 ve 7 konumlarındaki elektrostatik türbin jeneratörleri, bileğinizin en ufak bir hareketiyle harekete geçerek saati besler.
Elektrostatik mekanizma, bu gösterinin yıldızıdır. Rotorun kinetik enerjisini kullanarak, iki küçük jeneratörü döndüren bu mekanizma, statik elektrik üretir. Bu elektrik, saati çalıştıran kuvars zamanlama modülüne ve elleri harekete geçiren motorlara güç sağlar. Mekanizma, özellikle saat 10 konumunda yer alan büyük elektrostatik motor tarafından yönlendirilen saniye ibresi birkaç kol hareketinden sonra harekete geçtiğinde büyüleyicidir.
Bilekte, Accutron DNA oldukça büyük bir modeldir. Boyutuna rağmen, saat 128 gram ağırlığı ile nispeten hafiftir, bu durum kasa ve kayışın dengesi sayesinde mümkün olmuştur. Kayış ve klips iyi yapılmış, ancak entegre tasarım nedeniyle kayış değiştirme seçeneği yoktur. Şu anda Accutron, alternatif kayışlar sunmuyor, ancak bu durum gelecekte değişebilir.
Sonuç olarak, Accutron DNA, orijinal 1960'lar modelinin ruhunu korurken, yeni ve heyecan verici bir elektrostatik mekanizma sunmaktadır. Saati, dinamik kadranı ve fütüristik tasarımıyla öne çıkan bir parçadır. Accutron DNA, mirasını onurlandırırken teknolojinin sınırlarını zorlayan cesur bir modern saatçilik ifadesidir.