Psikoloji, biyoloji, felsefe, doğa bilimleri, fizik gibi alanlar arasında büyük farklılıklar gösteren zaman kavramını en başından almaya hazır mısınız?
Christiaan Huygens, sarkaçlı saatini tamamladığında yıl 1656’ydı. Hassas mekanik saatler yaygınlaştıkça, insanların aklına, ‘zamanın belirli sabit hızda sürekli aktığı’ düşüncesi yerleşmeye başladı. Bu fikri sağlam temeller oturtan isimse İngiliz bilim insanı Sir Isaac Newton oldu.
Newton 1687 yılında ‘Philosophiae Naturalis Principia Mathematica’ (Mathematical Principles of Natural Philosophy – Doğal Felsefenin Matematiksel İlkeleri) isminde bir kitap yayınladı. Bu kitapta konseptini, “Evrenin neresinde olursak olalım, tüm zamanlar aynı hızda, aynı artışlarla sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe akar” ve “Uzay tek tiptir ve sonsuzluğa doğru genişler” şeklinde anlattı. Bilim insanı, “mutlak zaman” ve “mutlak uzay” ilkelerinin temeli üzerine, arkasından gelen bilim insanlarının üzerinde derin bir etki yaratacak olan ‘Newton Mekaniği’ni kurdu.
Onun teorileri, Albert Einstein tarafından, bir nesnenin çok yüksek hızda hareket etmesi gibi özel koşullar altında geçerli olmayacağı fikriyle reddedilmiş de olsa, zaman kavramını oluşturma açısından oldukça yararlı oldu.
Newton, tüm nesnelerin her zaman ya mutlak bir hareketsizlik halinde ya da mutlak bir hızda (düşen veya öteki tarafa doğru giden) hareket halinde olduğu fikrini öne sürdü. Temel standart olarak, üç eksen boyunca uzamsal koordinatlarla tanımlanan “mutlak uzay” fikrini ortaya çıkardı. Daha sonra “mutlak zaman”ı, uzayda herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda aynı hızda, başka hiçbir şeyden kesinlikle etkilenmeden sürekli olarak akması olarak tanımladı.
Isaac’in mutlaklık fikri, hem zamanın hem de uzayın, nesnelerin hareketiyle tamamen ilgisiz olduğu anlamına geliyor.
Albert Einstein, zamanın her gözlemci için ayrı ayrı var olduğunu söylüyordu. Uzay ve zamanı birbirine bağlayarak ‘uzay-zaman’ kavramını yarattı ki, gözlemcinin hareket durumuna göre, esasen zaman ve uzayın yavaşlayabileceğini ve buna bağlı olarak bozulabileceğini belirten şok edici bir teoriyle ortaya çıktı.