Hayatın diğer alanlarında olduğu gibi, gelişen teknolojinin etkisi saatçilikte de kendini belli ediyor. Üreticilerin uzun Ar&Ge çalışmaları neticesinde ulaştıkları sonuçlar, geleneksel saatçilik özelinde aşılması gereken pek çok engelin de çözümü olarak karşımıza çıkıyor. Bu engellerden en önemli üç tanesini ve bu konularda sunduğu çözümlerle geleneksel saatçiliğin seyrini değiştirmeye aday üç saati mercek altına aldık.
İnsanoğlunun en önemli meziyetlerinden bir tanesi mükemmeli ulaşma isteği. Bugün günlük hayatımızı bizim için daha kolay veya daha güvenli hale getiren pek çok obje, bu isteğin bir sonucu aslında.
“Sürekli gelişen teknoloji, firmaların sahip olduğu know-how ile birleşince ortaya dudak uçuklatan fikirler ve tasarımlar çıkması da kaçınılmaz oluyor.”
Bu işin endüstriyel kısmına bakacak olursak, mükemmele ulaşma isteğinin insana neler yaptırabileceğini daha iyi görüyoruz. Kullandığınız otomobilin kendi kendine fren yapabilmesi, insansız hava araçları, hatta bu satırları okuduğunuz cep telefonunuz bu duruma basit birer örnek sadece.
Asıl konumuz olan saatlere dönersek, yine endüstriyel anlamda ezber bozan yeniliklerden bahsetmek mümkün. 100 yıl önce insanlara şaka gibi gelen su geçirmez saatler bugün dünyanın en derin noktası olan Mariana Çukuru’nda (yaklaşık 11.000m derinlikte!) problemsiz bir şekilde çalışabiliyor mesela. Veya bugün 1000,00 CHF gibi bir rakam 80 saatlik güç rezervi sunabilen otomatik bir İsviçre saati alabiliyorsunuz. Teknolojinin geldiği nokta itibarıyla bu tür örnekleri çoğaltabiliriz elbette ancak benim özellikle altını çizmek istediğim üç önemli konu var; dakiklik, servis aralığı ve darbelere karşı dayanıklılık. Gelin bu üç konuya getirdikleri çözümlerle geleneksel saatçiliğin seyrini değiştirmeye aday üç farklı saat modeline yakından bakalım.
Saatçiliğin ortaya çıkmasından bu yana popülaritesini hiç kaybetmeyen başlıklardan biri şüphesiz dakiklik olmuştur. Tourbillon gibi önemli komplikasyonlardan, Quartz gibi hem ucuz hem de güvenilir çözümlere kadar pek çok buluşun çıkış noktası olan bu kavram, hala üreticilerin üzerine en çok kafa yordukları konuların başında geliyor. Bu konuya getirdiği çözümle listemize giren model ise Zenith Defy Lab oluyor.
Ünlü markanın efsane ürün gruplarından Defy Koleksiyonu altında yer alan model, “Monocrystalline Silicon” malzemesinden üretilen ve tek parça olarak tasarlanan osilatörü ile geleneksel düzeneklerde yer alan ve yaklaşık 30 parçadan oluşan yaylı balans sisteminin yerini alıyor. Günlük sapma miktarını +/-0,3sn gibi iddialı bir değer indiren model “dünyanın en dakik mekanik saati” unvanının da sahibi oluyor.
İnsanoğlunun tasarladığı her mekanik düzenek, aralık ne kadar uzun olursa olsun, mutlaka bir noktada servise ihtiyaç duyuyor. Nasıl dakikada 8000 devir çeviren bir otomobil motoru için belirli bir servis aralığı varsa, dakikada 28.800vph frekansında çalışan mekanik bir saat için de durum aynı. Firmalar geliştirdikleri çeşitli çözümlerle bu servis aralığını uzatmak için çalışırlarken bu konuya ezber bozan nitelikteki cevap İtalyan menşeli ünlü firma Officine Panerai cephesinden geliyor.
Modele hayat vermesi için tasarlanan mekanizmanın içerisinde sadece 4 adet taş yer alıyor. Tantalum tabanlı seramik alaşımından imal edilen köprü, tulumba, eşapman ve hatta ana gövde gibi parçalar sayesinde yağlamaya ihtiyaç duymadan çalışabilen Caliber Ref. P.3001/C, tam 50 yıl boyunca yağlanma gerektirmeden ilk günkü performansında görevini yerine getirebiliyor.
Listemizin üçüncü sırasında ise saatlerin taşınabilir hale gelmesiyle birlikte ortaya çıkan “darbelere dayanıklılık” yer alıyor. Cep saatleri ile kendini belli eden ve kol saatlerinin yaygınlaşması ile birlikte endüstrinin en önemli başlıkları arasına giren darbelere dayanıklılık mevzusu, Incabloc gibi pratik çözümlerle büyük oranda halledilmiş olsa da, sıra dışı durumların yine sıra dışı çözümler gerektirdiği gerçeği değişmiyor. Bu konunun lider modeli ise, sıra dışı tespitini saatçilik özelinde tekrar tanımlayan yenilikçi marka Richard Mille’ den geliyor.
Ünlü Polo oyuncusu Pablo Mac Donough için özel tasarlanan modelin içerisinde görev yapan Tourbillon özellikli mekanizma, 10 adet kasnak ve örgü teller vasıtasıyla asılı durduğu kasaya gelebilecek 5000G gücündeki darbeleri rahatlıkla sönümleyebilen yapısıyla darbelere en dayanıklı mekanik saat olarak saatçilik tarihinde yerini alıyor.
Baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji saat endüstrisini nereye götürür bilemeyiz ancak bugün bizler için çoktan standart hale gelmiş pek çok özelliğin bir dönem hayal bile edilmediğini hatırlamakta fayda var.